BASIN DUYURUSU- 17 Aralık 2009
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanmış olan “Sorularla GDO Gerçeği” isimli broşürün yaklaşık 5 milyon kişiye internet yoluyla gönderilmesine devam ediliyor. Broşürün amacı kamuoyunda oluşan bilgi kirliliğinin giderilmesi! Ancak, broşür incelendiğinde bilgi kirliliğinin artarak devam ettiği görülmektedir.
Broşürde Bakanın hitap bölümünde, 26 Ekim 2009 tarihli GDO Yönetmeliğinin yürütmesini Danıştay’ın 3 Aralık 2009 tarihinde durdurması konusu da bilgi kirliliğinden etkilenmiş olabileceği ile ilişkilendirilmektedir. Son derece yersiz bu saptama ile kamuoyunun kafası bir kez daha karıştırılmaya çalışılmaktadır!
Yönetmeliğin yayımlandığı ilk günden itibaren GDO’ya Hayır Platformu öncelikle Biyogüvenlik Yasası’nın çıkması gerektiğini, yönetmeliğin “dayanak” kısmında yer alan hiçbir yasanın dayanak oluşturmayacağını, bu kısımda yer alan iki yasanın GDO tarımı daha yeryüzünde başlamadan önce çıkmış olduğunu, dayanakta yer alan yasaların GDO’lar konusunda herhangi bir düzenlemeyi içermediklerini belirtmiştir. Danıştay son derece haklı olarak yasa ile düzenlenmesi gereken bir alanın yönetmelikle düzenlenmeye çalışılmasının Anayasa’ya aykırılık içerdiğini belirtmiştir.
Bakanlık, bu durum karşısındaki savunmasını broşürde, Biyogüvenlik Yasası çıkarılıncaya kadar oluşacak boşluğu yönetmelik ile doldurmak şeklinde açıklamaktadır. Platformumuzun bileşeni TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 1998’den beri, GDO’ya Hayır Platformu kurulduğu 2004’ten beri ülkemize GDO’ların girdiğini, bunun önlenebilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini AKP hükümetinden istemektedir. 2010 yılına gireceğimiz bu güne kadar herhangi bir adım atmadan konunun alelacele bir yönetmelikle ve son derece eksik bir şekilde düzenlenmeye çalışılmasını hiçbir şekilde doğru ve inandırıcı bulmuyoruz.
Broşürde GDO’lar, “Klasik melezleme yöntemleri ile gen değişimi mümkün olmayan türler arasında, biyolojik metotlarla gen transferi yapılan organizmalara denir.” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımlama AB’nin 2001/18 EC Direktif’inde “İnsan hariç olmak üzere, genetik materyali doğal yolla gerçekleşemeyecek şekilde değiştirilmiş organizmadır.” şeklinde tanımlanmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta GDO’lardaki gen değişimini doğanın yapmadığı, ancak laboratuarlarda ileri teknolojiler kullanılarak gerçekleşebildiğidir. Melezlemeyi doğa da yapabilmekte aynı türler birbirini dölleyebilmektedir. İleri teknolojiler kullanılarak yapılan aktarımlarda ise bir toprak bakterisinin geni tohuma aktarılarak bitki yabancı ot ilaçlarına dayanıklılık kazanmakta ya da topraktaki bir bakterinin zehir üreten geni tohuma aktarılarak bitki tüm dokularında bu zehiri üreterek haşerelere karşı direnç göstermektedir. Doğa hiçbir zaman o bakterinin genini o bitkiye aktarmamaktadır.
Bilgi kirliliğini önlemek amacıyla hazırlanmış broşürde İspanya, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Portekiz, Polonya, Almanya ve Slovakya’da GDO’lu mısır yetiştirildiği bilgisi yer almaktadır. Bu ülkelerden Almanya Nisan 2009 itibarıyla GDO’lu mısır üretimini yasaklamış olup listeden çıkarılmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekirse, tüm Avrupa’da (sadece birkaç AB ülkesinde GDO’lu tohumla üretim yapılmaktadır) 2005 yılında 165 bin hektar olan GDO ekim alanı 2008 yılında 107 bin hektara gerilemiştir. Avrupa halkının %71’i GDO’lu gıdalar tüketmek istememektedir.
Danıştay’ın durdurduğu yönetmelikle ilgili olarak AB mevzuatı ile uyumlu olduğu belirtilmektedir. Bu kapsamda gıdanın içindeki GDO oranının binde 1 bile olsa halkın ne yediğini bilme hakkı çerçevesinde bu oranın belirtileceği ön plana çıkarılmaktadır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından ilk çıkarılan 26 Ekim 2009 tarihli yönetmelikte böyle bir uygulamaya yer verilmezken, binde dokuzun altı etiketlenmeye bile gerek görülmezken, olmayan şeyi yazmanın bilgi kirliliğine yol açacağı belirtilirken, GDO’ya Hayır Platformu’nun vatandaşın bilme hakkı olduğu, AB’de değil binde 9 milyarda 9 oranında GDO bulunsa bile gıdanın GDO’lu olarak etiketlendiği, GDO içermeyen ürünlerin ise GDO’suz diye etiketlendiği (ilk yönetmelikte GDO’suz yazmak yasaktı) konularında yaptığı kamuoyu bilgilendirmelerinin 20 Kasım 2009 tarihli yönetmelik değişikliğine yansıdığı görülmektedir. Platformumuzun başarısının Bakanlığın övünç kaynağını oluşturduğunu görmek bizleri de sevindirmektedir.
Bakanlığın sürekli GDO mevzuatımızın AB mevzuatı ile uyumlu olduğundan bahisle binde 9 eşik değer üzerinden örnek vermesi konusunda da bazı yanılgılar bulunmaktadır. Gerek gıda gerekse yemde GDO’suz üretim yapan üreticinin ürününe kazara bir GDO bulaşması söz konusu ise ya da teknik bir nedenle bulaşma olmuş ise üreticiyi korumak amacıyla binde 9 eşik değer uygulaması yapılmaktadır. AB ülkelerinde içinde GDO kullanılan gıdalar oranına bakılmaksızın doğrudan “GDO’ludur” şeklinde etiketlenmektedir. Bu yönüyle yönetmelikteki binde 9 uygulama mantığı ve halka anlatılış şekli AB ile uyum sağlamamaktadır. Uyarılarımızın sadece bir kısmı 20 Kasım 2009 tarihli yönetmelik değişikliğinde yer almıştır.
Bakanlık broşüründe GDO’ların yemler vasıtasıyla hayvanların etine, sütüne ve yumurtasına geçmediği, Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin (EFSA) bilimsel araştırma sonuçlarının da bu doğrultuda çıktığı için bu tür hayvansal ürünlere GDO etiketi konmadığı belirtilmektedir. EFSA’nın güvenilirliği ve doğruluğu bizzat AB ülkelerinin birçoğunda tartışılırken, bu kurumun görüşlerinin ve yeterince araştırma yapılmamış olan bu yaşamsal konunun doğru kabul edilip bu broşüre eklenmesini Bakanlığın büyük bir sorumluluk altına girmesi şeklinde yorumluyoruz.
Broşürde Bakanlığın bir diğer övünç kaynağı olarak antibiyotik direnç genli GDO’ların da yasaklandığının gösterilmesi de GDO’ya Hayır Platformumuzun 5 yıldır bu konudaki ısrarından kaynaklanmaktadır.
GDO’ya Hayır Platformu geçmişte olduğu gibi gelecekte de GDO konusunda halkımızın, çiftçimizin ve doğanın korunmasından yana mücadelesini bilgiye dayalı bir şekilde devam ettirecektir.
Kamuoyuna saygıyla sunarız.
GDO’YA HAYIR PLATFORMU
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanmış olan “Sorularla GDO Gerçeği” isimli broşürün yaklaşık 5 milyon kişiye internet yoluyla gönderilmesine devam ediliyor. Broşürün amacı kamuoyunda oluşan bilgi kirliliğinin giderilmesi! Ancak, broşür incelendiğinde bilgi kirliliğinin artarak devam ettiği görülmektedir.
Broşürde Bakanın hitap bölümünde, 26 Ekim 2009 tarihli GDO Yönetmeliğinin yürütmesini Danıştay’ın 3 Aralık 2009 tarihinde durdurması konusu da bilgi kirliliğinden etkilenmiş olabileceği ile ilişkilendirilmektedir. Son derece yersiz bu saptama ile kamuoyunun kafası bir kez daha karıştırılmaya çalışılmaktadır!
Yönetmeliğin yayımlandığı ilk günden itibaren GDO’ya Hayır Platformu öncelikle Biyogüvenlik Yasası’nın çıkması gerektiğini, yönetmeliğin “dayanak” kısmında yer alan hiçbir yasanın dayanak oluşturmayacağını, bu kısımda yer alan iki yasanın GDO tarımı daha yeryüzünde başlamadan önce çıkmış olduğunu, dayanakta yer alan yasaların GDO’lar konusunda herhangi bir düzenlemeyi içermediklerini belirtmiştir. Danıştay son derece haklı olarak yasa ile düzenlenmesi gereken bir alanın yönetmelikle düzenlenmeye çalışılmasının Anayasa’ya aykırılık içerdiğini belirtmiştir.
Bakanlık, bu durum karşısındaki savunmasını broşürde, Biyogüvenlik Yasası çıkarılıncaya kadar oluşacak boşluğu yönetmelik ile doldurmak şeklinde açıklamaktadır. Platformumuzun bileşeni TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 1998’den beri, GDO’ya Hayır Platformu kurulduğu 2004’ten beri ülkemize GDO’ların girdiğini, bunun önlenebilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini AKP hükümetinden istemektedir. 2010 yılına gireceğimiz bu güne kadar herhangi bir adım atmadan konunun alelacele bir yönetmelikle ve son derece eksik bir şekilde düzenlenmeye çalışılmasını hiçbir şekilde doğru ve inandırıcı bulmuyoruz.
Broşürde GDO’lar, “Klasik melezleme yöntemleri ile gen değişimi mümkün olmayan türler arasında, biyolojik metotlarla gen transferi yapılan organizmalara denir.” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımlama AB’nin 2001/18 EC Direktif’inde “İnsan hariç olmak üzere, genetik materyali doğal yolla gerçekleşemeyecek şekilde değiştirilmiş organizmadır.” şeklinde tanımlanmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta GDO’lardaki gen değişimini doğanın yapmadığı, ancak laboratuarlarda ileri teknolojiler kullanılarak gerçekleşebildiğidir. Melezlemeyi doğa da yapabilmekte aynı türler birbirini dölleyebilmektedir. İleri teknolojiler kullanılarak yapılan aktarımlarda ise bir toprak bakterisinin geni tohuma aktarılarak bitki yabancı ot ilaçlarına dayanıklılık kazanmakta ya da topraktaki bir bakterinin zehir üreten geni tohuma aktarılarak bitki tüm dokularında bu zehiri üreterek haşerelere karşı direnç göstermektedir. Doğa hiçbir zaman o bakterinin genini o bitkiye aktarmamaktadır.
Bilgi kirliliğini önlemek amacıyla hazırlanmış broşürde İspanya, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Portekiz, Polonya, Almanya ve Slovakya’da GDO’lu mısır yetiştirildiği bilgisi yer almaktadır. Bu ülkelerden Almanya Nisan 2009 itibarıyla GDO’lu mısır üretimini yasaklamış olup listeden çıkarılmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekirse, tüm Avrupa’da (sadece birkaç AB ülkesinde GDO’lu tohumla üretim yapılmaktadır) 2005 yılında 165 bin hektar olan GDO ekim alanı 2008 yılında 107 bin hektara gerilemiştir. Avrupa halkının %71’i GDO’lu gıdalar tüketmek istememektedir.
Danıştay’ın durdurduğu yönetmelikle ilgili olarak AB mevzuatı ile uyumlu olduğu belirtilmektedir. Bu kapsamda gıdanın içindeki GDO oranının binde 1 bile olsa halkın ne yediğini bilme hakkı çerçevesinde bu oranın belirtileceği ön plana çıkarılmaktadır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından ilk çıkarılan 26 Ekim 2009 tarihli yönetmelikte böyle bir uygulamaya yer verilmezken, binde dokuzun altı etiketlenmeye bile gerek görülmezken, olmayan şeyi yazmanın bilgi kirliliğine yol açacağı belirtilirken, GDO’ya Hayır Platformu’nun vatandaşın bilme hakkı olduğu, AB’de değil binde 9 milyarda 9 oranında GDO bulunsa bile gıdanın GDO’lu olarak etiketlendiği, GDO içermeyen ürünlerin ise GDO’suz diye etiketlendiği (ilk yönetmelikte GDO’suz yazmak yasaktı) konularında yaptığı kamuoyu bilgilendirmelerinin 20 Kasım 2009 tarihli yönetmelik değişikliğine yansıdığı görülmektedir. Platformumuzun başarısının Bakanlığın övünç kaynağını oluşturduğunu görmek bizleri de sevindirmektedir.
Bakanlığın sürekli GDO mevzuatımızın AB mevzuatı ile uyumlu olduğundan bahisle binde 9 eşik değer üzerinden örnek vermesi konusunda da bazı yanılgılar bulunmaktadır. Gerek gıda gerekse yemde GDO’suz üretim yapan üreticinin ürününe kazara bir GDO bulaşması söz konusu ise ya da teknik bir nedenle bulaşma olmuş ise üreticiyi korumak amacıyla binde 9 eşik değer uygulaması yapılmaktadır. AB ülkelerinde içinde GDO kullanılan gıdalar oranına bakılmaksızın doğrudan “GDO’ludur” şeklinde etiketlenmektedir. Bu yönüyle yönetmelikteki binde 9 uygulama mantığı ve halka anlatılış şekli AB ile uyum sağlamamaktadır. Uyarılarımızın sadece bir kısmı 20 Kasım 2009 tarihli yönetmelik değişikliğinde yer almıştır.
Bakanlık broşüründe GDO’ların yemler vasıtasıyla hayvanların etine, sütüne ve yumurtasına geçmediği, Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin (EFSA) bilimsel araştırma sonuçlarının da bu doğrultuda çıktığı için bu tür hayvansal ürünlere GDO etiketi konmadığı belirtilmektedir. EFSA’nın güvenilirliği ve doğruluğu bizzat AB ülkelerinin birçoğunda tartışılırken, bu kurumun görüşlerinin ve yeterince araştırma yapılmamış olan bu yaşamsal konunun doğru kabul edilip bu broşüre eklenmesini Bakanlığın büyük bir sorumluluk altına girmesi şeklinde yorumluyoruz.
Broşürde Bakanlığın bir diğer övünç kaynağı olarak antibiyotik direnç genli GDO’ların da yasaklandığının gösterilmesi de GDO’ya Hayır Platformumuzun 5 yıldır bu konudaki ısrarından kaynaklanmaktadır.
GDO’ya Hayır Platformu geçmişte olduğu gibi gelecekte de GDO konusunda halkımızın, çiftçimizin ve doğanın korunmasından yana mücadelesini bilgiye dayalı bir şekilde devam ettirecektir.
Kamuoyuna saygıyla sunarız.
GDO’YA HAYIR PLATFORMU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder