GDO ile beslenen insanlarda ve hayvanlarda bunun etkisinin ne olabileceğinin yeteri kadar araştırılmamasının en önemli nedeni GDO’lu tohum üreticileri. Bu firmalar kendi onay ve bilgileri olmadan bilim adamlarının araştırma yapmalarını ve sonuçlarını yayımlamalarını yasaklama gücüne sahip. Ve bu hakkı sonuna kadar kullanıyorlar.
Bu nedenle bilim adamları deneyde kullanmak üzere GDO’su değiştirilmiş tohum bulamıyor. Bulanlar ise yaptıkları araştırmaları tohum şirketlerinin izni olmadan yayımlayamıyor. Bu da GDO tüketiminin insan ve hayvan sağlığı üzerindeki muhtemel tesirinin ne olduğunu etkin bir şekilde araştırmayı olanaksız hale getiriyor.
Bunu bırakın, GDO’lu tohum üreticilerinin bu tohumlarla ilgili iddialarının bağımsız bir şekilde doğrulanmasını bile imkânsız hale getiriyor.
Üreticilerin iddiası ne?
Tohum üreticilerinin iddiaları şunlar:
GDO’lu tohumların verimi yüksek ve daha besleyici. Daha az böcek ve haşere ilacına ihtiyaç gösteriyor. Çiftçiler daha az toprak kullanarak daha çok ürün alabiliyor ve daha çok insanı besleyebiliyor. Birkaç yıl içinde piyasaya çıkacak tohumlar tuza, susuzluğa ve sıcağa dayanıklı olacak.
Bu iddiaların doğru mu yanlış mı olduğunu bilmek imkânsız. Çünkü bu tohumların bazı ekimlerde daha çok haşere ilacı gerektirdiğini, haşerelerin genetiği değiştirilmiş bitkilere karşı dayanıklılık kazandığını ileri sürenler de var.
Yayımları durduran bile oldu
ABD’nin önde gelen bilim dergisi Scientific American Monsanto (ABD), Pineer ve Syngenta gibi dev üreticilerin bağımsız bilimsel araştırma konusunda “Veto yetkileri var” diye şikâyet etti bir başyazısında.
Bilimsel dergiler sadece tohum şirketlerinin onayladığı araştırmaları yayımlayabiliyorlar. Tohum şirketleri ortaya çıkan bulgular aleyhlerine olduğu için onayladıkları bazı araştırmaların yayımlanmasını durdurdu.
“Bu tehlikeli bir olgudur” diyor Scientific American; çünkü bilim adamları halkın yediği yemeğin içinde bulunan malzemeleri inceleyemiyor, GDO’lu tohumla ekili milyarlarca dönüm tarladaki ekini teste tabi tutamıyor.
BİZİMKİLER NE DİYOR?
Türkiye’deki hayvancıların tezi GDO’lu yemlerin hayvan ve insan sağlığı için bir tehdit oluşturmadığı yönünde. Hayvan Besleme Bilim Derneği’ne göre GDO’lu yemlerin “hayvanlarda gelişme, verim ve sağlıklarına olan etkileri bakımından, yapılan çok sayıda bilimsel araştırmada olumsuz bir bulguya rastlanılmamış”. Avrupa Birliği tarafından “GDO’lu yemlerle beslenen hayvanlardan elde edilen ürünlerin risk taşımadığı kabul edilmektedir”. “Risk olsaydı AB dünyanın en büyük GDO’lu yem ithal eden yerlerinden biri olmazdı” diyor Yem Sanayicileri Birliği Başkanı Ülkü Karakaş.
ABD: YİYECEKSİNİZ VE YEDİRECEKSİNİZ
GDO’lar konusunda temkinli olmayı gerektiren bir olgu daha var.
Washington, Kanada ve Arjantin’i de yanına alarak GDO’lu ürün ithal etmiyor diye 2003’te AB aleyhinde serbest ticareti engelleme iddiasıyla Dünya Ticaret Örgütü’nde dava açtı. İddia şu: AB’nin genetiğiyle oynanmış ürün ithalatını yasaklamasının bilimsel temeli yoktur, ticareti engellemek üzere yapılıyor.
İşin ilginç tarafı şu: Brüksel 2004’ten bu yana testten geçirdiği 30 küsur GDO’lu gıda ve yeme ithal edilebilir lisansı verdi. Ama ABD’nin tek amacı mal satmak değil. AB’nin kapılarını ardına kadar açmasını, ince eleyip sık dokumadan ithal izni vermesini istiyor. AB’nin sırtını yere getirerek dünyanın diğer bölgelerinde özellikle Asya’da GDO’lara karşı direnci kırmak istiyor. Özetle ABD, “Yiyeceksiniz ve yedireceksiniz!” diyor: “Faydalı mı zararlı mı fazla üzerinde durmayacaksınız!”
GDO’NUN ANAVATANI ABD’DE DURUM NE?
ABD’de hazır gıda maddelerinin yüzde 80’i GDO ihtiva etmektedir. Halk potansiyel sağlık risklerinin ne olduğundan habersiz bu gıdaları tüketiyor. Çünkü gıda ürünlerinin etiketlerine içinde GDO’lu organizma bulunduğunun yazılması yasak. Buna karşılık bugüne kadar genetiği üzerinde oynanmış ürünlerden elde edilen gıdalara bağlı olarak önemli bir sağlık sorunu baş göstermedi. Ama bu sağlık sorunlarının baş göstermediğini kanıtlamıyor. GDO’lu gıdaların etiketlenmesi yasak olduğundan bu gıdaları tüketip bunlardan dolayı hastalananlar, hastalıklarının nedenini GDO’ya bağlayamaz. Çünkü tükettikleri gıdanın içinde GDO var mı, yok mu bilmiyorlar.
AB NE YAPIYOR?
Avrupa’da durum ABD’nin tam tersi. AB’ye sadece Brüksel tarafından izin verilen GDO’lu yemler ve gıdalar ithal edilebilir. Bugüne kadar otuzdan fazla GDO ve GDO’dan üretilmiş gıda ve yemin ithalatına izin verildi. Peki Avrupa’da halk ne düşünüyor. Genetiği değiştirilmiş organizmalara karşı büyük bir şüphe var. Halkın yüzde 70’ten fazlası GDO’ya tamamen karşı. Bu nedenle süpermarket raflarında GDO’lu gıda pek bulamazsınız. Bulursanız bunu etiketinde göreceksiniz çünkü gıdadaki GDO etikette belirtilmek zorunda. Avrupa Birliği’nde yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, Avrupalıların yüzde 95’i gıdaların içeriğinin etikette gösterilmesini istiyor. Amerika’da ise bunun konusu bile edilmiyor. Gıda Bilgilendirme Konseyi’nin yaptığı bir araştırmaya göre her bin Amerikalı’dan sadece beşi biyoteknolojiyi tehlike olarak görüyor. İngiliz bir süpermarket yöneticisine göre ise raflara “GDO’lu ürün koymak neredeyse ticari intihar demek.”
Metin MÜNİR
KAYNAK: Hürriyet 17 Kasım Salı 2009
Bu nedenle bilim adamları deneyde kullanmak üzere GDO’su değiştirilmiş tohum bulamıyor. Bulanlar ise yaptıkları araştırmaları tohum şirketlerinin izni olmadan yayımlayamıyor. Bu da GDO tüketiminin insan ve hayvan sağlığı üzerindeki muhtemel tesirinin ne olduğunu etkin bir şekilde araştırmayı olanaksız hale getiriyor.
Bunu bırakın, GDO’lu tohum üreticilerinin bu tohumlarla ilgili iddialarının bağımsız bir şekilde doğrulanmasını bile imkânsız hale getiriyor.
Üreticilerin iddiası ne?
Tohum üreticilerinin iddiaları şunlar:
GDO’lu tohumların verimi yüksek ve daha besleyici. Daha az böcek ve haşere ilacına ihtiyaç gösteriyor. Çiftçiler daha az toprak kullanarak daha çok ürün alabiliyor ve daha çok insanı besleyebiliyor. Birkaç yıl içinde piyasaya çıkacak tohumlar tuza, susuzluğa ve sıcağa dayanıklı olacak.
Bu iddiaların doğru mu yanlış mı olduğunu bilmek imkânsız. Çünkü bu tohumların bazı ekimlerde daha çok haşere ilacı gerektirdiğini, haşerelerin genetiği değiştirilmiş bitkilere karşı dayanıklılık kazandığını ileri sürenler de var.
Yayımları durduran bile oldu
ABD’nin önde gelen bilim dergisi Scientific American Monsanto (ABD), Pineer ve Syngenta gibi dev üreticilerin bağımsız bilimsel araştırma konusunda “Veto yetkileri var” diye şikâyet etti bir başyazısında.
Bilimsel dergiler sadece tohum şirketlerinin onayladığı araştırmaları yayımlayabiliyorlar. Tohum şirketleri ortaya çıkan bulgular aleyhlerine olduğu için onayladıkları bazı araştırmaların yayımlanmasını durdurdu.
“Bu tehlikeli bir olgudur” diyor Scientific American; çünkü bilim adamları halkın yediği yemeğin içinde bulunan malzemeleri inceleyemiyor, GDO’lu tohumla ekili milyarlarca dönüm tarladaki ekini teste tabi tutamıyor.
BİZİMKİLER NE DİYOR?
Türkiye’deki hayvancıların tezi GDO’lu yemlerin hayvan ve insan sağlığı için bir tehdit oluşturmadığı yönünde. Hayvan Besleme Bilim Derneği’ne göre GDO’lu yemlerin “hayvanlarda gelişme, verim ve sağlıklarına olan etkileri bakımından, yapılan çok sayıda bilimsel araştırmada olumsuz bir bulguya rastlanılmamış”. Avrupa Birliği tarafından “GDO’lu yemlerle beslenen hayvanlardan elde edilen ürünlerin risk taşımadığı kabul edilmektedir”. “Risk olsaydı AB dünyanın en büyük GDO’lu yem ithal eden yerlerinden biri olmazdı” diyor Yem Sanayicileri Birliği Başkanı Ülkü Karakaş.
ABD: YİYECEKSİNİZ VE YEDİRECEKSİNİZ
GDO’lar konusunda temkinli olmayı gerektiren bir olgu daha var.
Washington, Kanada ve Arjantin’i de yanına alarak GDO’lu ürün ithal etmiyor diye 2003’te AB aleyhinde serbest ticareti engelleme iddiasıyla Dünya Ticaret Örgütü’nde dava açtı. İddia şu: AB’nin genetiğiyle oynanmış ürün ithalatını yasaklamasının bilimsel temeli yoktur, ticareti engellemek üzere yapılıyor.
İşin ilginç tarafı şu: Brüksel 2004’ten bu yana testten geçirdiği 30 küsur GDO’lu gıda ve yeme ithal edilebilir lisansı verdi. Ama ABD’nin tek amacı mal satmak değil. AB’nin kapılarını ardına kadar açmasını, ince eleyip sık dokumadan ithal izni vermesini istiyor. AB’nin sırtını yere getirerek dünyanın diğer bölgelerinde özellikle Asya’da GDO’lara karşı direnci kırmak istiyor. Özetle ABD, “Yiyeceksiniz ve yedireceksiniz!” diyor: “Faydalı mı zararlı mı fazla üzerinde durmayacaksınız!”
GDO’NUN ANAVATANI ABD’DE DURUM NE?
ABD’de hazır gıda maddelerinin yüzde 80’i GDO ihtiva etmektedir. Halk potansiyel sağlık risklerinin ne olduğundan habersiz bu gıdaları tüketiyor. Çünkü gıda ürünlerinin etiketlerine içinde GDO’lu organizma bulunduğunun yazılması yasak. Buna karşılık bugüne kadar genetiği üzerinde oynanmış ürünlerden elde edilen gıdalara bağlı olarak önemli bir sağlık sorunu baş göstermedi. Ama bu sağlık sorunlarının baş göstermediğini kanıtlamıyor. GDO’lu gıdaların etiketlenmesi yasak olduğundan bu gıdaları tüketip bunlardan dolayı hastalananlar, hastalıklarının nedenini GDO’ya bağlayamaz. Çünkü tükettikleri gıdanın içinde GDO var mı, yok mu bilmiyorlar.
AB NE YAPIYOR?
Avrupa’da durum ABD’nin tam tersi. AB’ye sadece Brüksel tarafından izin verilen GDO’lu yemler ve gıdalar ithal edilebilir. Bugüne kadar otuzdan fazla GDO ve GDO’dan üretilmiş gıda ve yemin ithalatına izin verildi. Peki Avrupa’da halk ne düşünüyor. Genetiği değiştirilmiş organizmalara karşı büyük bir şüphe var. Halkın yüzde 70’ten fazlası GDO’ya tamamen karşı. Bu nedenle süpermarket raflarında GDO’lu gıda pek bulamazsınız. Bulursanız bunu etiketinde göreceksiniz çünkü gıdadaki GDO etikette belirtilmek zorunda. Avrupa Birliği’nde yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, Avrupalıların yüzde 95’i gıdaların içeriğinin etikette gösterilmesini istiyor. Amerika’da ise bunun konusu bile edilmiyor. Gıda Bilgilendirme Konseyi’nin yaptığı bir araştırmaya göre her bin Amerikalı’dan sadece beşi biyoteknolojiyi tehlike olarak görüyor. İngiliz bir süpermarket yöneticisine göre ise raflara “GDO’lu ürün koymak neredeyse ticari intihar demek.”
Metin MÜNİR
KAYNAK: Hürriyet 17 Kasım Salı 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder