15 Ağustos 2009 Cumartesi

GDO'SUZ GELECEK (A. MURAT AYTEKİN)

Geçtiğimiz hafta bir parça karamsar ve umutsuzdum galiba. Sabancıların GDO konusuna ve özellikle transgenik bitkilere yatırım yapıp yapmayacağını aleni bir merakla sorduk. Sabancılar hariç her yerden cevap ve tepki geldi.

Cevaplar ya da tepkiler gerçekten umut vericiydi. Bu mesajlar arasında özünde en sevindirici olanları şöyle bir gruplandırınca Türkiye'de ne kadar çok transgenik bitki karşıtı olduğunu öğrenmiş oldum. Yeni yeni dostlar edindim. Anlaşılan o ki bu konuyu ciddi biçimde takip eden çok sayıda meraklı var.

Meraklı olanların bir kısmı hayranlık uyandıracak düzeyde bilgili de. Genetiği değiştirilmiş organizmaların ilk kez ne zaman, nerede ve kim tarafından geliştirildiğinden tutun da olası ve olmuş sosyolojik, ekolojik ve ekonomik etkilerine kadar bir çırpıda sayanları görebildiğim kadarıyla en ilginçleri oldu. Doğrusu bazılarından oldukça etkilendiğimi ifade etmeliyim. Geçen haftaki GDO konusunda yazdığım ilk yazım değil ama GDO'lu deterjanlardan bahsettiğimde ya da ODTÜ'deki anlamsız ve gereksiz semineri anlattığımda bu kadar çeşitli ve zengin okur tepkisi almadığımı da söylemeliyim.

Sabancılar gerçekten GDO konusuna yatırım yapacak mı? Hiç tepki göstermiyorlar. Hiç açıklama yapmıyorlar. Ne bileyim herhalde sesimizi buradan duyuramadık. Ne yapalım o halde? Vallahi biz bu kadar adam merak ediyoruz, içimize bir kurt düştü. Birisi bir şey söylese de biz de yayınlasak yurttaşlar da rahatlasa ben de işime gücüme baksam diyorum.

Olmadı ricacı olsak Seda Sayan'ın programına çıksa. Yahut kanala bağış falan yapsak BirGün olarak bizi bir sabah şekerine konuk etseler. Düşünsenize dostlar bizi orada.

Önde bir nefesi kuvvetli hoca, yanında bir manken hanımefendi, arkada kızı şekerci dükkânının sahibinin oğluyla kaçan feryat figan anne ve biz.

Bir bakıyorsunuz sabahın 7'sinde program başlamış, sunucu şarkılı türkülü bir giriş yapıyor, aynı kanalda dün oynayan dizilerden görüntüler geliyor. Sonra sesler kesiliyor, hoş beş bitiyor haydi kamera hocaya dönüyor ki adam ağlamaktan zaten perişan olmuş. Konuk izleyiciler aldıkları yevmiyenin hakkını vermek için başlarını bir aşağı bir yukarı sallıyorlar, hoca ağlıyor, anlatıyor, onlar sallıyor.

Sıra göbek havasında, eski manken yeni şarkıcı kızımız bir türkü okuyor, reklam araları, şu bu derken şekercinin oğlu ile kadının kızının trajedisi ekrana geliyor ki aman aman evlerden uzak. Kadın anlatıyor falan, konuk izleyiciler bu sefer başlarını sağa sola sallayıp "cık cık" ediyorlar. Hoca bu meseleyi hemen ele alıyor. Kızını dövmeyen dizini döver falan diyor. Herkes mutlu oluyor. Şekercinin oğluna telefon ediyorlar. Şekerci, oğlu, kadının kızı sarmalaşıyor iş tatlıya bağlanıyor. Şarkı türkü, reklam aha da sıra bize geliyor. Derdimizi anlatıyoruz. Tam ortasında reklam, şarkı türkü ama sunucu neyse ki meselenin ciddiyetine vakıf, telefon bağlantısı kuruyor. Seda Sayan'dan öğrenmiş işi, hoppadanak soruyor Sayın Güler Sabancı'ya: Gııız, gerçekten genetikten falan mı oynuyonuz? Yazık değil mi parana? Diyor. Herhalde Sayın Sabancı sabahın köründe aldığı telefona şaşırıyor ama mecburen bir cevap veriyor.
Biz de rahatlıyoruz. Toplumumuz aydınlanıyor.

Beğenmediyseniz buyurun size başka senaryo; gençler GDO'ya hayır diye eylem yapmaya başlıyor, hükümet kendilerini adaba davet ediyor, olmadı sürüklene sürüklene GDO'ya evet diyenler eşek sudan gelinceye kadar adap olunmasalar da darp oluyorlar.
Konu kapanıyor.

Yahu dostlar, şimdi burada eşek falan da dedik ya bu sefer öğretim üyelerini de adaba davet etmeseler bari. Hayır bir şey değil, işimiz gücümüz var, gidemeyiz mahcup oluruz diye.

Yok' Bu iş böyle olmayacak. Siz bunların hepsini unutun. Bu hafta yaz haftası, tatil yapamadım bari masal, senaryo bir şeyler anlatalım dedik. Şimdi desek ki GDO geliyor gümbür gümbür, Artvin elden gitmiş şıldır şıldıryaz günü iyice keyfiniz kaçacak. Bizim anlatacağımız masal ve senaryo da bu kadar oluyor demek ki. Her ne kadar sürçülisan ettikse, affola.

*Aldığım çok sağlam bilgiye göre Sayın Sayan' m programı yayından kalkmış. Bu yükü nasıl kaldıracağımı bilemiyorum.

A. Murat AYTEKİN
aytekin@birgun.net

Kaynak: Birgün Gazetesi 15.08.2009
http://www.birgun.net/writer_index.php?category_code=1225808816&news_code=1250337755&year=2009&month=08&day=15

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder