27 Şubat 2012 Pazartesi

GDO'ları istemiyorsan harekete geç: 9 SAATTE 9 MISIR İÇİN 9 GÖRÜŞ

GDO'lu 9 Mısır çeşidi ile ilgili Biyogüvenlik Kurulu'na görüş bildirme süresi bu gece yarısı sona eriyor. Yani GDOlu 9 mısırın reddedilmesi için yaklaşık 9 saatimiz var. Eğer sen de GDO'lara karşıysan harekete geç. GDO'ları istemediğini aşağıda hazırladığımız görüşleri Biyogüvenlik Kurulu'na göndererek dile getir.

Peki bunu nasıl yapacaksın?
Çok kolay:


1) Önce yandaki linke tıkla.
2) Açılan sayfada kimlik bilgilerini doldur.
3) 'GEN' kısmına '9 MISIR ÇEŞİDİ İÇİN TOPLU GÖRÜŞ' yaz.
4) 'KOMİTE' kısmında 'Risk Değerlendirme'yi seç.
5) 'AÇIKLAMA' yazan pencereye aşağıdaki metnin tamamını kopyalayıp yapıştır.
6)
'Gen yorumunu oluştur' tuşuna basarak görüşünü Biyogüvenlik Kurulu'na gönder.

Ve bu mail'i önümüzdeki 9 saatte olabildiğince çok arkadaşınla paylaş!

İşte hepsi bu kadar.


Unutma, GDO'lu 9 mısırın reddedilmesini sağlamak için 9 saatten az vaktin var!


İşte kopyala-yapıştır yöntemiyle gönderebileceğin metin:

______________________________
YEM AMAÇLI İTHAL BAŞVURUSU YAPILAN 9 MISIR ÇEŞİDİ İÇİN HAZIRLANAN RİSK DEĞERLENDİRME RAPORLARINA DAİR TOPLU GÖRÜŞ

MON810

Risk Değerlendirme Komitesi MON810 mısır çeşidi ile ilgili raporun hazırlanıp kamuoyu görüşüne açılmasından hemen sonra, 15 Şubat 2012 tarihinde Journal of Applied Toxicology dergisinde söz konusu mısır çeşidinin içerdiği Cry1Ab toksini ile ilgili yayınlanan çok önemli bir makale, MON810 mısır çeşidine dair hazırlanan raporun yeniden değerlendirilerek Biyogüvenlik Kurulu'nun bu mısır çeşidinin yem amaçlı ithalat başvurusunu ivedilikle reddetmesini zorunlu kılmıştır.

Söz konusu makale, bahsi geçen MON810 mısır türüne, mısır kurtlarından korunması amacıyla genetiği değiştirilerek sentezlettirilen Cry1Ab Bt toksinlerin farklı maddelerle birlikte maruz kalındığı zaman insan hücreleri için ölümcül olduğunu ortaya koymuştur (Mesnage ve ark., 2012). Adı geçen araştırmada MON810 varyetesinin sentezlediği protein, mısır yetiştirilirken kullanılması olası olan glyphosate türü herbisitlerle beraber insan hücrelerine maruz bırakıldığında hücrelerin nekroz ve apoptoza uğradıkları görülmüştür. Yani adı geçen mısır türü insanlar için ölümcül sonuçlar doğuracak hücresel olaylara sebebiyet verebilir.

Ortaya çıkan bu yeni araştırma neticesinde MON810 başvurusunun yanında, glyposate direnci içerecek şekilde MON810 ile melezlenen GD mısır hibritlerine verilmiş izinler de acilen iptal edilmelidir.

59122xNK603

Risk değerlendirme komitesi hazırladığı raporda 59122xNK603 çeşidinin '...yem olarak kullanılmasının ...kayda değer bir risk taşımayabileceğine' oy çokluğuyla hükmetmiştir. Bu suretle Risk Değerlendirme Komitesi söz konusu çeşidin 1) risk taşıdığını; 2) bu riskin kayda değer olup olmadığına dair ise kesin bir hüküm getiremediğini ifade etmiştir. Bu değerlendirme neticesinde Risk Değerlendirme Komitesi Biyogüvenlik Kurulu'na 59122xNK603 çeşidininin ithaline dair çekimser görüş bildirmiştir.

Bilindiği üzere Biyogüvenlik Kurulu'nun dayanağı olan Biyogüvenlik Kanunu'nun amacı 'genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinden kaynaklanabilecek riskleri engellemek'tir. Aynı şekilde, Biyogüvenlik Kurulu'nun, varlık nedeni olan Biyogüvenlik Kanunu'nun dayandığı Biyogüvenlik Cartagena Protokolü'nce ifade edilen yükümlülüğü, yapacağı değerlendirmeleri ve vereceği kararları ihtiyat prensibi (ihtiyatlılık ilkesi / ön tedbirci yaklaşım) çerçevesinde gerçekleştirmektir.

Risk değerlendirme komitesince yapılan 59122xNK603 çeşidinin 'kayda değer bir risk taşımayabileceği' değerlendirmesi, içinde 'kayda değer bir risk taşıyor da olabilir' anlamını ve zımni kabulunü barındırdığı için, Biyogüvenlik Kurulu'ndan net talebimiz bu noktada ihtiyatlılık ilkesini işleterek, 'riskleri engellemek' görevini yerine getirmek amacıyla 59122xNK603 mısır çeşidinin yem amaçlı ithalat başvurusunu reddetmesidir.

MON88017

Ne yazık ki MON88017 mısır çeşidine dair hazırlanan Risk Değerlendirme Raporu'nda yer alan yaklaşım, GDO lobisince gerekli ek güvenlik testlerinden muaf tutulmak amacıyla icat edilip ABD'de uygulamaya sokulan ve son derece müphemlik ve çelişki içeren, üzerinde büyük tartışmaların yaşandığı Substantial Equivalence (Tatmin edici ölçüde eşdeğerlilik) kavramının bir uygulamasıdır. Türkiye'de herhangi bir hukuki ve teknik dayanağı olmayan bu tartışmalı kavramın Risk değerlendirme Komitesi Raporu'na sızmakla kalmayıp Rapor'un sonuç cümlesini oluşturması kabul edilebilir bir durum değildir. Ülkemizdeki Risk Değerlendirme Komitelerinin amacı, risk değerlendirme mekanizmalarını engellemeye yönelik bu tarz lobicilik ürünü kavramları dayanak olarak kullanmak değil, bağımsız ve nesnel risk değerlendirmelerinde bulunmaktır.

MON88017 Risk Değerlendirme Raporu'ndaki bu eksiklik, Rapor'un referans verdiği yayınlarda da kendini göstermektedir. Rapor neredeyse tamamıyla, bilimsel bir yanı olmayan çeşitli kurum raporlarına veya hakemli olmayan ve/veya yayın kurulunda GDO çalışması yapan biyoteknoloji şirketlerinin temsilcileri bulunan akademik dergilerde yayınlanan makalelere dayanmaktadır. Örnek vermek gerekirse, Food and Chemical Toxicology dergisinin yayın kurulunda yönetici editör olan 3 kişiden biri Pioneer şirketinin çalışanı olduğu görülmektedir. Benzer şekilde Environmental Biosafety Research dergisinin yayın kurulunda 1 adet Syngenta, 1 adet de Dow Agrosciences temsilcisi bulunmaktadır. Bunun da ötesinde, komite raporunda GDO endüstrisinin herkesce bilinen baskı örgütü olan ISAAA'ya referans verilmesi, MON88017 çeşidine dair Risk Değerlendirme Raporu'nu hazırlayan komitenin iyi niyeti konusunda şüphe oluşmasına yol açma tehlikesi yaratmaktadır.

Üzülerek müşahade ediyoruz ki, Substantive Equivalence kavramınca şekillenmiş, GDO endüstrisi temsilcilerinin yer aldığı akademik dergilerde yayınlanan makalelere dayanan, ve hakemli akademik dergilerde yayınlanmış bağımsız araştırmalara yer vermeyen MON88017 Risk Değerlendirme Raporu, bu sebeplerle risk değerlendirmesini kaçınılmaz ölçüde eksik gerçekleştirmiştir. Bu haliyle MON88017 mısır çeşidinin yem amaçlı ithal başvurusuna onay alması mümkün olmamalıdır.

Risk Değerlendirme Komitesi'nce zararsızlığı kesin olarak tespit edilemeyen MON88017 mısır çeşidi raporda da belirtildiği gibi oldukça büyük zarar, dolayısıyla da insan, hayvan ve çevre sağlığı için ciddi ve geri dönüştürülemez hasar riski barındırmaktadır. Zararsızlığı ispatlanana kadar bu çeşide karşı temkinli yaklaşmak ihtiyat prensibinin bir gereğidir.

MIR 604

Bu çeşit oldukça yeni bir çeşit olup, Syngenta firmasının müracaatı üzerine 2006 yılında Avustralya’da, 2007 yılında Japonya, Kanada ve ABD’de, 2009 yılında AB’de, ilgili yetkili kuruluşlar tarafından gıda ve yem olarak kullanılması onaylanmıştır. Ancak, Komite Raporu'nda da belirtildiği gibi, bu çeşitle ilgili, yem olarak kullanılması halinde ortaya çıkabilecek riskler konusunda yeterli veri bulunmamaktadır. Bu doğrultuda, tehlike içermediğine dair yeterli veri bulunmayan MIR 604 mısır çeşidine Biyogüvenlik Kurulu'nun İhtiyatlılık ilkesi çerçevesinde yaklaşarak söz konusu mısır çeşidinin ülkemizde yem amaçlı kullanımının onay vermemesi gerekmektedir.

T25

Risk Değerlendirme Raporu'nda belirtildiği gibi,bu çeşitle ilgili hayvan beslemesine yönelik sınırlı sayıda bilimsel yayının bulunmaktadır ve bu yayınlarda da deneysel çalışma sonuçlarına dayalı değerlendirme parametrelerinin eksik ve/veya yetersizdir.

Bu konudaki deneysel çalışmaların söz konusu çeşidin hayvan beslemede kullanımı için karar vermek üzere yeterli olmadığı sonucuna varan bilimsel komite görüşü uyarınca, Biyogüvenlik Kurulu'nun ihtiyatlılık ilkesi çerçevesinde T25 mısır çeşidinin ithaline onay vermemesi gerekmektedir.

MON863

Risk Değerlendirme Komitesi Raporu'nda da belirtildiği üzere, MON863 mısır çeşidi ile ilgili kaynaklar dikkate alındığında; hepato-renal toksisite başta olmak üzere, dalak, immün sistem, genito-üriner sistem dahil çoklu organ ve sistem zedelenmesini rapor eden yayınların varlığı, nptII antibiyotik direnç geni taşıması ve bu genin bitkiden bakterilere yatay gen geçişinin mümkün olabileceğine ilişkin yayınların varlığı, dikkate alınarak, MON863 mısır çeşidinin yem olarak kullanılması ciddi risk oluşturacağı için Biyogüvenlik Kurulu bu mısır çeşidine onay vermemelidir.

MON863xMON810xNK603

MON863xMON810xNK603 mısır çeşidi ve bu çeşidi oluşturan ebeveynler ile ilgili kaynaklar ve Risk Değerlendirme Komitesi Raporu dikkate alındığında; özellikle MON863 ve MON810 mısır çeşitlerinin hepato-renal toksisite başta olmak üzere, dalak, immün sistem, genito-üriner sistem dahil çoklu organ ve sistem zedelenmesini rapor eden yayınların varlığı, MON863 mısır çeşidinin nptII antibiyotik direnç geni taşıması ve bu genin bitkiden bakterilere yatay gen geçişinin mümkün olabileceğine ilişkin yayınların varlığı, MON810 mısır çeşidinin genetik kararsızlığı dikkate alındığında, MON863xMON810xNK603 mısır çeşidinin yem olarak kullanılması ciddi risk oluşturacağı için Biyogüvenlik Kurulu bu mısır çeşidine onay vermemelidir.

MON863xMON810

Risk Değerlendirme Komitesi Raporu'nda belirtildiği gibi MON863xMON810 mısır çeşidinin ebeveynlerinden MON863 mısırın taşıdığı neomisin direnç geninin (nptII) ileride yaratabileceği sorunlar ile MON810 nun genetik yapı kararsızlığı ve toksikolojik (hepatorenal toksisite ve bağışıklık sistemini baskılayıcı özellikleri) etkileri konusundaki araştırma sonuçları dikkate alındığında, bu konulardaki belirsizlikleri ortadan kaldıracak ilave araştırmalara ihtiyaç olduğu aşikardır. Bu noktada söz konusu çeşide Biyogüvenlik Kurulu'nun ihtiyat ilkesi çerçevesinde yaklaşması zaruridir. Kandı ki MON863 mısırının taşıdığı antibiyotik direnç geninin doğuracağı riskler, MON863xMON810 melez türünün ithalat izin başvurusunun reddedilmesi için yeter şart oluşturmaktadır. Yine MON810 çeşidi nin toksikolojik etkileri ile ilgili yeni ortaya çıkan bulgular ve yayınlanan bilimsel makale bu mısır çeşidinin melezlerinin de izin başvurularının ivedilikle iptalini gerektirmektedir.

MON863xNK603

Risk Değerlendirme Komitesi, MON863XNK603 mısır çeşidinin ve ebeveynlerinin yem olarak kullanıldığı sınırlı sayıdaki araştırma sonuçlarında kontrolle (genetiği değiştirilmemiş mısır) karşılaştırıldığında bu ürünü içeren yemlerle beslenen hayvanlarda bazı biyokimyasal parametrelerde değişikliklerin olmasını önemli bir olumsuzluk olarak değerlendirilmiştir.

Ayrıca yine Komite Raporu'nda belirtildiği gibi, MON863XNK603 mısır çeşidinin, içerdiği nptII geninin [aph(3’)-IIa] fonksiyonu olan kanamisin ve neomisin direnci, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Komite Kanamisin ve neomisin, insan ve hayvan sağlığı bakımından önemli problemlerin çözümünde kullanılan antibiyotikler olduğunu ve söz konusu antibiyotiklerin, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Hayvan Sağlığı Organizasyonu (OIE) tarafından insan ve hayvan sağlığı açısından yayınlanan listede kritik antibiyotikler olarak yer aldığını belirtmiştir.

Bu veriler ışığında MON863XNK603 mısır çeşidinin yem olarak kullanılması halinde insan, hayvan ve çevre sağlığı açısından çok ciddi riskler oluşturabileceğinden, Biyogüvenlik Kurulu'nun söz konusu mısır çeşidinin yem amaçlı ithal başvurusunu reddetmesi gerekmektedir.

23 Şubat 2012 Perşembe

YARGI YASAKLIYOR, GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI ETRAFINDAN DOLAŞIYOR!

GDO'YA HAYIR PLATFORMU
23.02.2012

Doktorlar “antibiyotik direnç geni taşıyan GDO ve ürünleri ülkemize girerse hastalarımızın antibiyotiğe dirençleri artar ve artık onları tedavi edemeyiz” dediler, yargı bu talebi haklı buldu. Diğer yandan halkın sağlıklı beslenmesini sağlamakla görevli Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ne yapıyor, neyin peşinde?

Ülkemizde ilk biyogüvenlik mevzuatı 26 Ekim 2009 tarihinde yürürlüğe giren Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik oldu. Bu yönetmelik ile “insan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sürülmesi” yasaklanmıştı. Ancak, 20 Nisan 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile bu yasak kaldırıldı. 2010 yılında çıkarılan Biyogüvenlik Yasası’na da böyle bir yasak konmadı.

Biyogüvenlik Yasası çerçevesinde 13 Ağustos 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerine Dair Yönetmelikte de antibiyotiğe karşı direnç geni yasağının yer almaması üzerine Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanlığı dava açtı. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, “antibiyotik direnç geni içeren GDO ve ürünlerinin orta ve uzun vadede insanların ve hayvanların tedavisinde kullanılan antibiyotiklere direnç geliştirebileceğine, bu durumun insan ve hayvan sağlığını geri dönüşümü olmaksızın olumsuz etkileyebileceğine, bu tür ürünlerin ithalatının ve piyasaya sunulmasının tamamen serbest bırakılmasının taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere ve kamu yararı ilkesine aykırı olduğuna” hükmetti.

Antibiyotiğe karşı direnç geni, bitki hücresine yapay bir şekilde dışarıdan sokulan gen ya da genlerin işlev görüp görmediklerinin tespitini yapabilmek amacıyla aktarılmaktadır. Aktarım tamamlandıktan sonra hücrelerin bulunduğu ortama yüksek dozda antibiyotik ilave edilir. Aktarılan genler işlev görmeye başladıysa hücreler antibiyotikten zarar görmez. Genler işlemiyorsa hücreler ölür. Canlı kalan hücreler uygun tekniklerle çoğaltılarak GDO’lu tohumlar oluşturulur. Ancak, antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO’lu ürünlerin (gıda ve yem) tüketilmesi gerek insan sağlığında gerekse veteriner hekimlikte kullanılan antibiyotiklere karşı direnç oluşmasına neden olabilmektedir. Bu da rahatsızlanan insan ve hayvanın tedavi edilmesinin zorlaşması hatta imkansızlaşması anlamına gelmektedir.

Durumun bu denli ciddi olmasına karşın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 22 Şubat 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile yasaklara “GDO ve ürünlerinin, insan ve hayvanların tedavisinde kullanılan antibiyotiklere direnç genleri içermesi halinde, bu ürünlerdeki direnç genlerine yönelik bilimsel araştırma sonuçlarının insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliğe zararlı olmadığı Risk Değerlendirme Komitesi raporu ve Kurul Kararı ile tespit edilmedikçe bu ürünlerin ithal edilmesi ve piyasaya sürülmesi” hükmünü eklendi.

Yargı, insan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotik direnç genleri içeren GDO ve ürünlerini yasaklarken, yönetmelik değişikliğindeki haliyle bu yasağın “Risk Değerlendirme Komitesi ve Biyogüvenlik Kurulu Kararına” bırakılması, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yargı kararının etrafından dolanarak bu kararı etkisizleştirme çabasıdır.

Satır araları incelikle doldurulmuş bu düzenlemeyi kabul etmiyor ve derhal yargının belirttiği şekilde düzeltilmesini istiyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclis’indeki Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı, Tarım Bakanı, Müsteşarı, Genel Müdürü ve Genel Müdür Yardımcısı 2009 yılında bir yönetmelik düzeyinde temsil edilen biyogüvenlik mevzuatı çerçevesinde bundan böyle ülkemize GDO ve ürünlerinin giremeyeceği iddia etmişlerdi. Ancak çok kısa bir süre sonra yönetmeliğe göre oluşturulan Bilimsel Komite ve devamında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı mısır, soya, pamuk, kanola, patates, şeker pancarı ürünleri ile ikisi de yem katkı maddesi olmak üzere GDO’lu 32 çeşidin girmesine izin verdi! Bu örnekler bizlere yargı kararı ile netleşmiş antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin yasaklanması gibi son derece önemli bir konunun tekrar komite raporu ve kurul kararına bırakılamayacağını göstermektedir.

Biyogüvenlik Yasası çerçevesinde 2010 yılında oluşturulan Biyogüvenlik Kurulu ve onun altında çalışan bilimsel komiteler bugüne kadar GDO’lu 3 soya çeşidi ile 13 mısır çeşidine yem amaçlı kullanılmak üzere izin verdi. Bugüne kadar olumsuz tek bir GDO kararı çıkmadı. Yine yem amaçlı kullanılmak istenen GDO’lu 9 mısır çeşidi 27 Şubat 2012 tarihine kadar Kurulun web sayfasında halkın görüşüne sunulmaktadır.

Rahatsızlandıklarında antibiyotik tedavisi uygulanan hayvanların antibiyotik bulaşan sütleri son derece sakıncalı kabul edilirken, aynı soruna yol açan, olumsuzluğu bilimsel verilerin yanında artık yargı kararıyla da onaylanan antibiyotiklere karşı direnç genli GDO ve ürünleri için ise Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının aynı hassasiyeti göstermemesi son derece düşündürücüdür.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, bilinçli ya da bilinçsiz yaptığı yönetmelik değişikliğini en kısa sürede yargı kararına uyumlu hale getirmediği takdirde GDO’ya Hayır Platformu halkımızın ve çevrenin sağlığının korunması konusunda üstüne düşen sorumluluğunu yerine getirecektir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

GDO’ya Hayır Platformu

4 Ocak 2012 Çarşamba

GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK BAKANI`NA ZORUNLU YANIT

2004 yılından bugüne seksenden fazla kurumsal üyesiyle çevre, ekoloji, biyoçeşitlilik, insan ve hayvan sağlığını koruma mücadelesini, bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarını yılmadan sürdüren GDO`ya Hayır Platformu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi EKER`e aşağıdaki yanıtı vermiştir:

GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK BAKANI`NA ZORUNLU YANIT

27.12.2011

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi EKER, önceki gün bir gazeteye yaptığı açıklamada, GDO`lu mısırın yemlerde kullanılmasına ilişkin olarak, "Zarar verirse hayvana verir, buradan besine geçmez. GDO`nun ete, süte ve yumurtaya geçtiğini kanıtlayan bir tane bile bilimsel çalışma, veri yok. Zarar verirse o hayvanın kendisine veriyor" ifadesinde bulunmuştur.

Sayın Bakanın "Bu konuda bir tane bile bilimsel çalışma yok" sözü gerçeği yansıtmamaktadır. Birçok araştırma hayvan yemindeki bitki kloroplast DNA‘sının süte, yumurtaya ve ete geçtiğini ortaya koymuştur.

İtalya`da Catania Üniversitesi Biyomedikal Bilimleri Bölümü`nden Agodi, Barchitta, Grillo ve Sciacca`nın yaptıkları araştırmada marketlerden alınan 12 markaya ait 60 farklı süt örneği analize tabi tutulmuş ve analiz sonucu GDO`lu mısır ve soyayla beslenen hayvanlardan elde edilen bu sütlerin %25`inde GDO`lu DNA parçalarına rastlanmıştır. Pastörizasyon işleminin dahi bu GDO`lu DNA zincirini parçalayamadığı tespit edilmiştir.

Öte yandan, "Zarar verirse hayvana verir" diyen Sayın Bakan, bu konuda çok haklıdır. GDO, yemler yoluyla hayvan dokusuna geçer ve bilimsel araştırmaların da gösterdiği şekilde hayvan bundan zarar görür.

Bu konuda, İtalya`daki Cattolica S. Cuore Üniversitesi`nden Raffaele Mazza önderliğinde bir grup bilim insanının yaptığı araştırmada, GDO`lu yemle beslenen hayvanların kanında, karaciğerinde, dalağında ve böbreğinde GDO`lu DNA`lar tespit edilmiştir. Ayrıca, Phipps, Deaville ve Maddison`ın yaptığı araştırmada ise süt ineklerinin, sütlerinde, kan ve dışkıları ile oniki parmak bağırsaklarında transgenik bitki DNA`sına rastlanmıştır.

Bu bilimsel araştırmaların ışığında, Sayın Bakan`a soruyoruz: "GDO`lu yemden hayvan zarar görüyorsa, insanların zarar görmeyeceğinden nasıl bu kadar emin olabilmektesiniz?"

Bizler, sayın Bakan`ın enerjisini, GDO`lu yemleri övmek ve ithalatına olanak sağlamak yerine, tarım politikalarını düzeltip mısır ve soya üretiminde kendimize yeterliliği yakalamak konusunda harcamasını beklerdik.

Saygılarımızla

GDO`YA HAYIR PLATFORMU

26 Aralık 2011 Pazartesi

GDO’LU YEM KULLANAN ŞİRKETLER AÇIKLANSIN

Türkiye’ye halihazırda ithal edilen üç GDO’lu soya çeşidi var. Biyogüvenlik Kurulu, sessiz sedasız 13 GDO’lu mısırın yem amaçlı ithaline izin verdi. Artık soframıza gelen etin, sütün, yoğurdun GDO’yla yemlenen hayvandan olup olmadığını bilemeyeceğiz

Yine siyaseten karma karışık bir gündeme takılmış vaziyetteyiz. Bir yandan da şike mike olayları... Çok meşguluz, çok! Öyle meşguluz ki soframıza yeni girecek GDO’lu gıdalardan haberimiz yok.

Biyogüvenlik Kurulu Başkanı Hakan Yardımcı, önceki gün 13 GDO’lu mısır çeşidinin ithal edileceğini açıkladı. Bilimsel komitelerin raporları tamamladığını ve kamuoyunun görüşünü aldıklarını söyleyen Yardımcı, kurulun buna göre karar verdiğini belirtiyor. Oysa kamuoyu tepkisini karşı imza toplayarak göstermişti!

Şimdi o 13 mısır çeşidi, yem amaçlı kullanılacak. Yani GDO’lu ürünleri tavuğa, danaya, ineğe yedirecekler.

Bu hayvanlardan elde edilen sütü, eti, peyniri, yumurtayı, yoğurdu alarak biz de çocuklarımız da dolaylı GDO’lu mısırdan nasibimizi alacağız.

Sırada, doğrudan yiyeceklerde kullanılacak GDO’lu ürünler var. Zira Yardımcı müjdeliyor; kolza, şeker pancarı, patates, soya ve mısır, toplam 42 çeşit de izin için beklemede. Kurul, rapor hazırlamakla meşgul. Bilimsel-liği tartışmalı, şeffaflıktan uzak raporlar bunlar.

Biyogüvenlik kanununa bak

Bir yandan “Gıda için henüz karar veremedik” diyor Yardımcı. Acaba neden veremediniz? Yardımcı’dan ricamız, kuru ve alelacele bir açıklama yapmak yerine raporları ve kamuoyu görüşlerinin ayrıntısıyla açıklaması!

GDO’lu ürünlerin sağlığa zararlı olduğunu savunan Greenpeace, kurulun mesai saatinin bitiminden sonra GDO’lu mısırların ithaline izin verilmesini ‘kabul edilemez‘ buluyor.
Greenpeace Akdeniz Tarım Kampanyası Sorumlusu Tarık Nejat Dinç’in açıklaması şöyle: “Kurul, 13 GDO’lu mısırın ithalatını serbest bırakarak, gıda güvenliğimizi elimizden aldı. Artık soframızdaki gıdanın nereden geldiğini bilemediğimiz, çocuklarımızın ne yediğinden emin olamayacağımız bir dönem başlıyor.”

Peki GDO’lu ürünleri kullanan firmalar, bunu halka açıklamak zorunda değil mi? Ne yazık ki bu hakkımız da gasp edilmiş durumda. Çünkü Biyogüvenlik Kanunu’na göre, GDO’lu yemle beslenen hayvanlardan elde edilen gıdalarda etiketleme zorunluluğu bulunmuyor!

Etiketleme yok

Dinç, “GDO’lu yemlerle beslenen hayvanlardan elde edilen et, süt, yumurta, peynir gibi ürünlerin üzerinde GDO’lu yemle beslenen hayvanlardan elde edildiğine dair en ufak bir etiketleme zorunluluğu olmadığı için bu deneyin parçası olduğumuzdan haberdar bile olamayacağız. Alınan karar, ‘GDO ve ürünlerinin üretici ve tüketicinin tercih hakkının ortadan kaldırılması durumunda bu başvurular reddedilir’ diyen Biyogüvenlik Kanunu’na aykırı bir durumdur. Bu kararı bir rezalet olarak nitelendiriyoruz. Greenpeace, kararın iptali için konunun hukuki zeminde de takipçisi olacak” diyor.

Bu durumda sağlıklı, doğal besini marketten almak giderek zorlaşacak. Ekolojik pazarlar tek şansımız olacak. Özel sektörün üzerine düşen, zorunluluk olmadığı halde GDO’lu yem kullanıp kullanmadıklarını kamuoyuna açıklamak. Aksi takdirde kendileri kaybedecek.

KAMUOYU TEPKiSi HiÇE SAYILDI

* Türkiye’de 108 bin kişi GDO’lu ürün istemediğini imzalarıyla dile getirmişti.
* 15 bin kişi de Greenpeace’in de dahil olduğu ‘GDO’ya Hayır Platformu‘nun bir bileşeni olan Ziraat Mühendisleri Odası kampanyası aracılığıyla Biyogüvenlik Kurulu’na görüşünü bildirdi.
* Greenpeace’e göre bu karar, sırada bekleyen 42 adet GDO çeşidinin ülkemize girmesinin de yolunu yapmayı amaçlıyor.
* Türkiye, yanlış politikalar sonucu her yıl 500 bin-1 milyon ton mısır ithal ediyor. Dünyada mısırın yüzde 29’u GDO’lu tohumlarla yetiştiriliyor.
* İthalatın büyük bölümünü ABD, Kanada ve Latin Amerika’dan yapıyoruz.

http://cadde.milliyet.com.tr/2011/12/25/YazarDetay/1480082/gdo-lu-yem-kullanan-sirketler-aciklasin

GDO'LU MISIR İTHALATI DURDURULMALI

Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz, Biyogüvenlik Kurulu'nun yem maksadıyla kullanılmak üzere 13 çeşit GDO'lu mısırın ithalatına izin verdiğini belirterek, "Verilen karar, hayvan yemi için de olsa tüketici bundan bir şekilde etkilenecektir. Bir an önce bu karar gözden geçirilmeli" dedi.

Biyogüvenlik Kurulu'nun GDO'lu mısır ithalatına izin vermesine tüketiciler tepki gösterdi. TÜDEF Genel Başkanı Yılmaz, bu yemle beslenen hayvanların etinden, sütünden, yumurtasından insanların da besleneceğini ifade ederek, tüketicinin risk altında kaldığını vurguladı. Yılmaz, "Her ne kadar 'insan hayatı üzerinde olumsuz etkisi olmaz' diyen bilim adamlarının görüşü bulunsa da, risk altına giren tüketicidir. Biyogüvenlik Kurulu'nun bilimsel komitelere hazırlattığı sosyo-ekonomik değerlendirme raporlarında 'GDO'ların sindirim sisteminde hazmedilemeyip, hücrelere kadar taşınabildiği, marketlerden alınan süt örneklerinde GDO'lu yemlere rastlandığı, pastörize işleminin dahi bu DNA'yı yok edemediği belirtiliyor. Dolayısıyla GDO'lu ürünlerin sağlık riski oluşturabileceğine dikkat çekiliyor" diye konuştu.

"DÜNYANIN YÜZDE 70'İ GDO'SUZ MISIR KULLANIYOR"

Biyogüvenlik Kurulu kararı ile bilimsel komitelerin görüşleri arasında çelişki olduğuna işaret eden Yılmaz, "Kurul, kararında tüketici sağlığını dikkate almadı. Ülkemiz aynı zamanda bir tarım ülkesidir. İhtiyacımızı karşılayacak kaynaklara sahibiz. Verimli topraklarımıza rağmen dışarıdan mısır ithalatına izin verilmesini anlayamıyoruz. Dünyada yüzde 70'in üzerinde GDO'suz mısır varken, niçin ABD, Arjantin gibi GDO'lu mısır üreten ülkelerden ithalat yapalım" diye sordu.

Tüketicinin GDO'lu ürünler konusunda tedirgin olduğuna dikkat çeken Yılmaz, "GDO'lu ürünlerin tüketiciden saklanması ahlaki değildir. Yüzde 9 oranında ve altında GDO içeren ürünlerin etiketlerine 'GDO'lu' ibaresi yazılmıyor. Bu durum tüketicinin en temel haklarından sağlık, bilgi edinme ve seçme hakkının ihlali anlamına geliyor. Bu hakkın önüne hiçbir şekilde engel konamaz" ifadelerini kullandı.

Kurul kararının aynı zamanda doğal mısır üreten üreticileri de cezalandırdığını öne süren Yılmaz, GDO'lu ürünlerin ithalatının durdurulmaması halinde TÜDEF ve üye derneklerin 2012 Ocak ayından itibaren ülke genelinde bir kampanya yapacaklarını da sözlerine ekledi.

http://www.tarsusonline.com/bursa/-gdo-lu-misir-ithalati-durdurulmali--h30618.html

GDO’YA KİM “EVET” DEDİ DE İZİN VERDİNİZ?

GDO'ya Hayır Platformu, halkı GDO'lar konusunda bilinçlendirme mücadelesinin yanında, ülkemize GDO ve ürünlerinin girişini durdurabilmek amacıyla hukuki mücadelesini de başarıyla sürdürmektedir.

Sizlerden aşağıdaki platform açıklamamızı üyelerinize, üyesi olduğunuz mail gruplarınıza, basına, siyasilere, arkadaşlarınıza, ulaşabileceğiniz her yere göndermenizi talep ediyoruz.

Açıklamanın altında yer alan, GDO'ların ve ürünlerinin ülkemize girişine onay veren Biyogüvenlik Kurulu üyelerinin adları ve elektronik posta adresleri de yer almaktadır. Lütfen basın açıklamasını bu kurul üyelerine herbirimiz gönderelim ve arkadaşlarımızın da bu konuda takipçisi olalım. Ne kadar dik durursak o kadar rahatsız olacaklardır. Lütfen sonraya bırakmayınız ve hemen gönderiniz.

Ahmet ATALIK
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
İstanbul Şube Başkanı

GDO’YA KİM “EVET” DEDİ DE İZİN VERDİNİZ?
24.12.2011

Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Derneği İktisadi İşletmesi, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçılar Birliği Derneği İktisadi İşletmesi ile Yumurta Üreticileri Merkez Birliği’nin başvurusu üzerine Biyogüvenlik Kurulu GDO’lu 13 mısır çeşidine yem amaçlı kullanılmak üzere izin verdiğini 23.12.2011 tarihinde açıklamıştır.

Başvurunun yem sanayicileri, hayvan yetiştiricileri ve yumurta üreticilerini temsil eden derneklerin iktisadi işletmeleri tarafından yapılmış olması, bu GDO’lu mısırları kullanacak şirketleri kamufle etmektedir. Bu şekilde, tüm hayvancılık sektörü ve et, süt, yoğurt, peynir, yumurta gibi hayvansal ürünler ile bu ürünlerin içeriğini oluşturduğu binlerce gıda maddesi de risk altında bırakılmaktadır. GDO’suz yem kullanan üreticiler de bu şekilde cezalandırılmaktadır, zira mevzuata göre GDO’lu yem ile beslenen hayvanların ürünlerinin etiketlenme zorunluluğu bulunmamaktadır.

Bunun sonucunda tüketici satın aldığı hayvansal ürünün GDO’lu olup olmadığını bilemeyecektir. Oysa ki, Biyogüvenlik Yasası GDO ve ürünlerinin tüketicinin tercih hakkını ortadan kaldırması halinde GDO başvurularının reddedileceğini söyler. GDO’lu yemle beslenen hayvanlardan elde edilen ürünlerin etiket taşımaması, tüketicinin tercih hakkını doğrudan ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle verilen karar kanuna da aykırıdır.

Hangi anne GDO’lu yem ile beslenen hayvanın etini, yumurtasını, sütünü, bu sütten yapılmış yoğurdu ya da peyniri çocuğuna yedirmek ister?

Anneler, bunu asla bilemeyeceksiniz!

Biyogüvenlik Kurulu tarafından bilimsel komitelere hazırlattırılan Sosyo-ekonomik Değerlendirme Raporlarında GDO’ların sindirim sisteminde sindirilemediği ve hücrelere kadar taşınabildiği, marketlerden alınan süt örneklerinde GDO’lu yemlere ait DNA’ya rastlanıldığı, pastörizasyon işleminin dahi bu DNA’yı yok edemediği açık bir şekilde belirtilmekte, GDO’ların sağlık riski yaratabileceği kabul edilmektedir.

Mısır, ülkemizde de yetiştirilebilen bir üründür. Ancak Tarım Bakanlığı mısır bitkisini desteklemek, verilen desteği artırmak yoluyla kendimize yeterliliği yakalamak varken, bunu yapmamakta, ülkemizi ithalata mahkum etmektedir. Mısıra sağlanan desteğin son dört yıldır aynı seviyede kalması yüzünden ülkemize her yıl 500 bin ton ile 1 milyon ton civarında mısır ithalatı yapılmaktadır.

Ancak bu durum yine de yapılacak mısır ithalatının GDO'lu olmasını meşru kılmamaktadır. Dünyada üretilen mısırın sadece %29’u GDO’lu tohumla üretilmektedir, yani %71’i GDO’suzdur. Dolayısıyla uygulanan yanlış politikalar nedeniyle ortaya çıkan ithalat ihtiyacını GDO'lu mısır türleriyle gidermeye çalışmanın hiçbir meşru gerekçesi yoktur.

Kamuoyu görüşüne açılan bilimsel raporlara 15 bin kişinin görüş bildirdiği Biyogüvenlik Kurulu Başkanı tarafından açıklanmıştı. Şimdi soruyoruz, bu görüşlerden kaç tanesi “EVET, BEN GDO İSTİYORUM” diyordu da Kurul GDO’lu mısırlara onay verdi?

GDO’ya Hayır Platformu bileşenleri konuyla ilgili yaptıkları kampanya ile iki günlük süreçte 100 bin imza toplayarak bu imzaları Biyogüvenlik Kurulu’na ilettiler. Halkımızın GDO ve ürünlerini tüketmek istemediğini imzaları ve görüşleriyle net bir şekilde göstermesine karşın, Kurul bu izni neye göre verdiğini kamuoyuna derhal açıklamalıdır! Kamuoyu iradesini hiçe sayan bu GDO hayranlığının dayanağı bizlere açık bir şekilde izah edilmelidir!

Yem amaçlı ithal edileceği söylenen GDO’lu mısırların tarlalarımızda veya doğrudan gıda üretiminde kullanılması engellenebilecek mi? Halkımızı GDO’lu mısırlara muhtaçmış gibi gösterenleri ve buna izin verenleri kınıyor, tatminkar bir açıklama bekliyoruz; şayet verebilecekleri bir cevapları varsa!

GDO’ya Hayır Platformu başta çocuklarımız olmak üzere halkımızı, hayvanlarımızı ve doğayı GDO ve ürünlerinin tehlikelerinden kurtaracak her türlü meşru mücadelesini yılmadan yürütecektir!

GDO’YA HAYIR PLATFORMU

**
BİYOGÜVENLİK KURULU
Başkan: Prof. Dr. Hakan YARDIMCI
yardimci@veterinary.ankara.edu.tr

Başkan Vekili: Doç. Dr. Masum BURAK
mburak@tagem.gov.tr, bilgi@tagem.gov.tr

Raportör: Dr. Ahmet ARSLAN
ahmet.arslan@tarim.gov.tr, ahmeta@kkgm.gov.tr

2. Raportör: Prof. Dr. Mustafa AKÇELİK
akcelik@science.ankara.edu.tr

Üye: Recep ŞAHİN
rsahin@cob.gov.tr

Üye: Sabri KİRİŞ
sabrikiris@gmail.com, sabrikiris@hotmail.com

Üye: Uzman Dr. Hasan IRMAK
hirmak@hotmail.com, hasan.irmak@saglik.gov.tr

Üye: Mustafa SEVER
severm@dtm.gov.tr

Üye: Tanzer ERDEM
tanzer.erdem@sanayi.gov.tr

13 GDO'LU MISIR'A İZİN...

Biyogüvenlik Kurulu Başkanı Hakan Yardımcı, NTV’nin yayınında önemli açıklamalarda bulundu. Yardımcı, şunları söyledi:

“Daha önce sadece üç soya çeşidine izin vermiştik. Daha sonra 13 mısır çeşidi ile ilgili bilimsel komitelerin raporlarını ilan ettik, kamuoyunu görüşünü aldık. Kurulumuz kararını verdi. Buna göre 13 mısır çeşidinin yem amaçlı olarak kullanılmasına resmen izin verilmiştir. Bugün itibarıyla web sayfamızdan ilan edilecek.

Bize 5 bitkiye ait başvuru var; mısır, kolza, şeker pancarı, patates ve soya… Bunların bir kısmı yem amaçlı bir kısmı gıda amaçlı. Toplam 58 rapor çıkması gerekiyor. Biz bugünle beraber 16 rapor verdik. Sadece 13 mısır çeşidi ile ilgili karar aldık. Bundan önce de 3 soya çeşidi ile ilgili izin vermiştik. Toplam 16 çeşit.

Geriye 42 çeşit ile ilgili çalışma kalmıştır. Bunlarla ilgili raporları da kamuoyunu paylaşacağız. Gıda ile ilgili bir karar vermedik şu anda. Yalnızca mısırla ilgili karar verdik.

Bunun dışında incelemekte olduğumuz ürünler var. Şu anda gıda ile ilgili herhangi bir kararımız yok, sadece yem ile ilgili olarak kararımız var.”

TÜRKİYE’NİN GDO MACERASI

Türkiye’de “genetiği geğiştirilmiş” gıdalar şu anda sadece hayvan yemi olarak kullanılıyor. İlk olarak GDO’lu 3 soya çeşidinin hayvan yemi olarak Türkiye’ye girişine izin verildi. Soyanın ardından artık toplam 13 GDO’lu mısır çedinin de hayvan yemi olarak ithal edilmesine izin çıktı.

Biyogüvenlik Kurulu yasa gereği Ağustos ayında GDO’lu 3 mısır çeşidini halkın görüşüne açmıştı. Bu raporun ardından son olarak Eylül 2001′de GDO’lu mısır çeşitlerinin yem olarak kullanılmasına ilişkin raporu da halkın görüşene açarak ilan etti.

Son olarak bugün Biyogüvenlik Kurulu, 13 mısır çeşidi ile ilgili bilimsel kuruldan olumlu yanıt çıktığını açıkladı. Bu durumda yem amaçlı kullanılmak üzere GDO’lu mısır çeşitlerinin ithal edilmesinin de önü açıldı.

Türkiye her yıl 500 bin ton ile 1 milyon ton arasında mısır ithal ediyor. Dünyada mısırın yüzde yirmidokuzu GDO’lu tohumlarla yetiştiriliyor. Türkiye ithalatın büyük bölümünü ABD, Kanada ve Latin Amerika ülkelerinden alıyor.

http://www.karasaban.net/13-gdolu-misira-izin/