15 Haziran 2009 Pazartesi

GDOHP KİMDİR, NE İSTER, NELER YAPAR?

1. Platform kimlerden oluşuyor?
Platform, başta ekolojik ürün üreticileri ve ekoloji örgütleri olmak üzere tüm ülkede örgütlü çevre platformlarını oluşturan yerel derneklerden ve konuyla doğrudan ilgili STK'lardan oluşuyor.

2. Ne istiyoruz?
Gen kaynaklarımızı korumak için, kendini yeniden üretebilen ve milyarlarca yıllık evrimin birikimi olan canlı organizmalar üzerinde patent hakkı kurulmamasını istiyoruz. Bunun için de "Yaşam Patentlenemez" diyoruz.

Toplum sağlığını sürdürülebilir kılmak için; Olası tehlikeleri öngörülebilen GDO'lu ürünlerin yarattığı sağlık riskleri ortadan kaldırılmadan üretilmesinin ve tüketilmesinin engellenmeni istiyoruz. Toplumsal sağlığımız için "GDO'ya Hayır" diyoruz.

Herkese eşit besin için; GDO'lu ürünlerin dünyada açlığa çözüm olacağı propagandası ile pazarlanmasına karşı çıkıyoruz. Eşit, adil ve sürdürülebilir bir besin politikası ile besin zenginliğinin tüm insanların ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde olduğunu savunuyoruz.

Biyolojik güvenlik için; Biyolojik çeşitliliği ortadan kaldıran, monokültüre dayalı tarım ve bunun uzantısı GDO'lu tarımsal üretim yerine biyolojik çeşitliliği koruyan ekolojik tarımın teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılmasını istiyoruz.

Tarımsal olarak kendine yeterli bir toplumsal yaşam için; Endüstriyel ihracata dayalı tarım, biyolojik çeşitliliği ortadan kaldırdığı gibi tarımsal alanda da çiftçileri yoksullaştırıyor. Buna karşı, kendine yeterli, tarımsal sürdürülebilirliğe dayalı ekolojik tarım istiyoruz.

3. Nasıl başladık?
Ülkemizde ekoloji hareketini oluşturma hedefine sahip iki kurucunun GDO tehtidini gündeme almasıyla başladı. 5 kişilik bir gurup olusturularak "Yaşam Patentlenemez" deklarasyonu hazırlandı. Şubat 2004'te aktif tavır alabileceği düşünülen, başta ekoloji örgütleri olmak üzere çevre örgütleri ve tüm ilgili kurumlara çağrı yapılmaya başlandı. Çağrıya olumlu cevap veren 13 STK temsilcisi ve aktivistlerle ilk toplantısını, toplam 25 kişilik katılımla Mart 2004'te Istanbul'da gerçekleştirdi. Bu toplantı bileşenleri kendini eşgüdüm kurulu olarak tanımladı ve yürüyüşümüzün yol haritası çizildi.

4. Neden platform?
Herşeyden önce GDO tehdidine karşı önlem almak, bir ya da birkaç STK veya grubun doğrudan kampanyasıyla sonuç alınabilecek kadar daraltılabilecek mevzii bir sorun değildir. Canlı yaşamının tümünü yok edecek bir tehdittir. Bu açıdan tüm ülke vatandaşlarına ulaşmak, bu konuyu tartışmaya açmak ve kendi gelecekleri üzerinde söz hakkına sahip olmasını sağlamak zorundayız. Hangi türden olursa olsun muhalefet odaklarının son derece dağınık ve kendi özel gündemleriyle boğuştuğu ve toplumsal muhalefetin tümünü kucaklayacak düzeyde örgütlenmenin olmadığı ülkemizde; ulaşılabilecek en küçük hücre örgütlerini içinde taşıyabilecek bir örgütsel mekanizmaya ihtiyaç vardı. Bu yüzden bileşenlerin kendini tam olarak ifade edebildiği yerel, noktasal inisiyatifler koyabildiği bir çatı örgütlenmenin adı, bizim için "platform" olmuştur.

5. Neden GDO'ya (genetiği değiştirilmiş organizmalar) karşıyız?
GDO, insanlık tarihinde bugüne kadar yaşanan sömürü biçimlerinin çok ilerisinde ilk kez karşılaştığı küresel bir tehdittir. Ekolojik krizin bu denli derinleştiği bir dünyada yaşayan tüm canlıların -bitki, hayvan, insan!- mülkiyet altına alınması operasyonu, canlı yaşamını tümden yok edecek bir tehdit oluşturmaktadır. GDO canlıya egemen olmanın bir yoludur ve canlılar alemi içersinde yine buna evet de hayır da diyecek tür, insandır. Bu yüzden canlıların patent altına alınması kabul edilemez.

Ykincisi, milyonlarca yıllık canlı evriminin sonucunda son zincir olan insan metabolizması, bugüne kadar karşılaşmadığıdoğada var olmayan yapıları tüketmek zorunda kalacak ve tahmin edilemez sağlık sorunlarıyla karşılaşacaktır. Artık biliyoruz ki, bugünkü verili aşamada laboratuar düzeyinde de olsa, yapılan deneylerde, alerjik, toksik etki yarattığı ve antibiyotiğe karşı direncin zayıfladığı su götürmez bir gerçektir. Son yapılan araştırmalarda GDO'lu ürünlerin insan sağlığı üzerindeki gorunur risklerinin ne boyutta olacağının anlaşılması için en az 3 kuşak geçmesi gerektiği söylenmektedir. Bugünden bu felaketin boyutlarını anlamak mümkün görünmemektedir.

Üçüncüsü, GDO'lu tarım biyoçeşitlilik açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Doğal yollarla (rüzgar ve arılarla tozlaşma) 5-10 km. kadar uzağa gidebilen GDO'lu polenler eşleşme yoluyla diğer bitki türlerini etkilemekte ve mutasyona uğratmaktadır. Milyonlarca yıldır var olan, kendi kendini dölleyebilen ve yeniden üretebilen doğal (yabanıl), yerel ve endemik bitki türlerinin yaşama şansını yok etmektedir ve bu yüzden GDO'lu tarım totaliter bir tekniktir. Milyonlarca yıldır yaşayan onbinlerce bitki türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır, sadece az sayıda patentlenmiş transgenikbitkilerin ve eşleşmeler yoluyla mutasyona uğrayacak bilinmeyen, tanımlanamayan deli otların yaşama şansı vardır. Ve bu canlı organizmalar çok uluslu şirketlerin mülkiyeti altında olacaktır. Ekosistem milyonlarca halkadan oluşan bir zincirdir ve tek bir halkanın oynamasıyla sistem çökecektir.

Dördüncüsü, zaten konvansiyonel (yoğun) tarım sistemiyle birçok açıdan köleleştirilen çiftçiler, özellikle güney ülkelerinin tarım sistemleri patent baskısıyla karşı karşıya kalacaktır. Enerji, tohum, sentetik-kimyasal ilaç, kimyasal gübre gibi dört temel girdiye muhtaç çiftçi, bütün bunlara ilaveten çok uluslu biyoteknoloji şirketlerine patent bedeli ödemek zorunda kalacaktır. Ve bu da köylü tarımının tümden yok edilmesine yol açacak ve köylüyü tamamen çok uluslu biyoteknoloji şirketlerinin kölesi haline getirecektir. Ayrıca, GDO'lu tarım totaliter bir yapıya sahip olduğu için geleneksel, konvansiyonel (yoğun) ve ekolojik tarım yapma şansı kalmayacaktır.

6. Çalışmalar nasıl yürütülüyor?
GDO'ya Hayır Platformu çalışmalarını Türkiye çapında bileşenleri olan çevre platformları, dernekler, STK'lar ve aktivistler aracılığıyla bir internet grup adresi üzerinden iletişim kurarak yürütüyor. Burada alınan kararlar doğrultusunda da toplantılar örgütleniyor ve bugün varılan örgütlük düzeyinde çok sayıda komisyon çalışması yürütülüyor. Komisyonlar kendi aralarında internet üzerinden yazışarak ve toplantılar düzenleyerek kararlarını grupla paylaşıyorlar. Açık ve esnek bir yapılanmamız var. "Yaşam Patentlenemez" başlıklı deklerasyonumuzda özetlenen ilkelerimize katılan her birey ve STKya kapılarımız açık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder